Hep söylenir, hep dert yanılır. Kuşaktan kuşaklara aktarılır 'sadakat çok önemlidir' diye. Sanki sadakat ile aşk, ikiz kardeş. Hiç ayrılamazlar birbirinden. Sadakatsız aşk olmaz mı? Aşkın içinde hep sadakat mı olmalı?
Sevginin sınırları büyükse zaten bundan söz edilemez bile! Birbirini seven insanın ne aklında ne de dilinde olmalı sadakat kelimesi..
Bu ikilem yüzünden aşkın en güzel anları bazı zamanlar yaşanılamaz hale gelir. Bir kıskançlık çemberi gibi dönüp, dolaşılıp hep aynı yere gelinir ve yine dudaklardan o kelime dökülüverir. Her şeyin yürekte gizli olduğu unutulur. Olmaması gereken bir duygunun var olması için verilen savaş aslında en büyük darbeyi vurur aşka
Gerçek bir aşkta sadakat yoktur! Olmamalıdır da... Eğer olabilirse o zaman aşkın ne anlamı kalır ki, sadakat kelepçesi takılmış bir yürekte. Oysa ki sevmek zaten başlı başına bir özgürlüktür.
Güzel giden bir ilişkide 'seni seviyorum'un bir adım önüne geçiyorsa 'sadakat' ve çiftler arasında çokça söyleniyorsa 'sadık olmak' sıfatı, o aşkın hamurunda bir eksiklik vardır mutlaka. Tartışmasız sevginin olduğu yerde, kesinlikle sadakata ihtiyaç duyulmaz. Buna gerek de kalmaz. Kalmamalıdır da!
Aşkın değil, hayvanların doğasında var sadakat. En sadık yaratıklar köpekler değil midir? Bunu en iyi de uygulayanlar da onlardır. Bir köpek ve sahibinden gördüğü karşılık çerçevesinde gösterdiği 'sadakat' bağı. Zaten aşk, eğer 'aşk' ise karşılık istemez, karşılık beklemez..