J. K. Rowling'in fantezi dünyasının altında aile hayatına dair bazı göndermeler var.
Biz, Potter okurları, omnivorlar
(bildiğiniz gibi hem et hem ot yiyen demek, ben obur kelimesini kullanacağım -lunatic) , küçümseyenler ve hayranlar olarak sınıflanabiliriz. Ben her üç sınıfa da dahilim, ama J.K. Rowling'i çok seviyorum. Başlangıçta küçümseyenlerden biriydim. Bu kadar çok sihir ve aksiyon bir araya geldiğinde çocukların bu tuhaf macera tipine saplantılı bir bağlılık duyup duymayacaklarını merak ediyordum. Onlara ne yararı olabilirdi ki?
Sonra bir gün, lise öğretmeni olan iyi bir arkadaşım bana Potter olayından bahsetti: Kitapların nasıl başlıca dillere çevrildiğini, ilk iki kitabın beklenmeyen bir şekilde milyonlarca sattığını, yayıncıların çok satan yetişkin kitaplarına göre inanılmaz bir kar elde ettiğini anlattı. Fakat en inanılmaz olan konu (onun söylediğine göre), Potter'ı hem çocuklar hem ebeveynleri ve hatta kitap okumak için gerçekten televizyonu kapatan büyükanne ve büyükbabaları okuyordu!
Benim buradan çıkardığım ilk sonuç, bunun inanılmaz bir reklam başarısı olduğuydu. Buna rağmen, bu çekime dayanamadım ve Felsefe Taşı'nı okudum. Aslında, 1.5 günde nefes almadan bitiriverdim, işte, yolda, diğer işlerimi yaparken okumaya devam ettim. Bitirir bitirmez, ikinci, üçüncü ve dördüncü kitaplara gömüldüm. Zümrüdüanka Yoldaşlığı daha yayınlanmamıştı ve 6. kitap muhtemelen daha Rowling'in kafasında duruyordu ama ben nasıl bekleyeceğimi bilmiyordum. Artık ben kesinlikle bir Potter oburuydum.
En sonunda kitapları orijinalinden tekrar okudum ve böylece tam bir Potter ve JKR hayranı oldum. Sihirli ve fantastik sayfalar aile, dostluk, aile içindeki iletişim, gençlerin gelişimi, alçakgönüllülük, minnettarlık ve terbiye gibi unutulan değerler, öğretmenlikte profesyonellik ve daha birçok asil kavramla dolu. Daha önce çok eleştirel baktığım ve kendime engel olamadığım için kaçırdığım birçok anlam taşıyor.
J. K. Rowling'in hikayelerindeki hayal dünyasında göründüğü şekliyle aileye bir bkaış atmak istiyorum.
Günlük yaşamda görülen iki orijinal aile var: Dursleyler ve Weasleyler. Tek çocuklu bir orta sınıf ailesi olan ilk aile, kendi evlerine ve yılın ekonomik sınıfı olan kendi arabalarına sahip. Baba bir matkap şirketinde müdür, anne ev hanımı ve tek çocukları Dudley, ebeveyninin yumuşaklığı ve otoriteden vazgeçmesi sonucunda tamamen şımarık durumda.
Weasleyler ise tersine, 7 çocuklu kalablaık bir aile. Büyücü olmalarına rağmen, babalarının sıradan bir işi ve düşük bir geliri var. Evleri parça parça eklenerek yapılmış ve arabaları yok. Anneleri ev hanımı ve kocasının ve çocuklarının arkadaşlarını konuk etmeye her zaman hazır. 7 çocuk (6 oğlan ve 1 kız) çok farklı ve güçlü kişiliklere sahip, fakat ortak özellikleri çalışkan, akıllı, mantıklı, iyi anlaşan ve biri dışında müthiş bir mizah duygusu olan kişiler.
Her iki ailede hayatı boyunca Harry Potter'ı etkileyecek, karakterini, alışkanlıklarını, sevdiği ve nefret ettiği şeyleri ve hobilerini oluşturacak. Fakat bütün bu evle ilgili baskılara rağmen, yazar daima Harry'nin benzersiz kökenini kabul ediyor ve özgürlüğüne saygı duyuyor - ve ben bunu en eğitici öğe olarak görüyorum.
Weasley kardeşlerin arasındaki sürtüşmeler bize saygı gibi değerleri getiriyor, gerçi kavgalar da patlak verebiliyor. Huysuz Percy kötü huylu, ama aynı zamanda çok fazla eğlence ve kahkahaya neden oluyor. Ve bu arada ebeveynin otoritesi çocukların kişiliklerini yatıştırıyor ve şekillendiriyor. Dursleylerin evinde işler korkunç şekilde farklı. Tek çocuk sadece anne ve babasını yönetmekle kalmıyor, aynı zamanda onlara zorbalık ediyor ve onardan birşeyler çalıyor. Kalbinde onlar için küçümseme var gibi görünüyor.
Her iki aile de mali bir krizle karşılaştı ve fazladan çalışmak, patronlarla, beklenmeyen arkadaşlarla karşılaşmak zorunda kaldı. Dursleylerde sorun yakın bir akrabadan, Marge haladan çıktı. Bu benim teyzelerin, amcaların ve kuzenlerin günlük hayatımızdaki yerini sorgulamama neden oldu.
Üzüntüyle hiç bir rolleri olmadığına karar verdim. Onlara ayıracak zamanımız yok. Büyük şehirlerde telefon edip büyükanne ya da büyükbabamızın yüzüncü doğum gününe gidebiliriz, ama hepsi bu. Onların bizimle ne kadar çok şey paylaşabileceklerini unuttuk. Marge hala karakteri düşüncesiz, zalim ve hain olduğu için bana itici geldi. Benim halalarımın hiç biri onun gibi dğeil. Bu zıt karakter bana zor ve komik anlarda onların yanımda olduğu zamanları hatırlattı: Cenazelerde ve hastane odalarında olduğu kadar, düğünlerde ve akşam yemeklerinde. Ben sevimli bir hala mıyım? Yeğenlerim ölünce beni özleyecek mi?
Yirmili yaşlarda hafif çılgın bir geç kız olan Tonks, 6. kitapta ağlamaktan şiş ve kızarmış gözlerle karşımıza çıkıyor: Mrs. Weasley onun dertlerini dinliyordu. Ancak kitabın sonunda derdinin aşk acısı olduğunu anladım. Molly Weasley ne kadar harika bir dost! Duyarlı, her zaman orada, düşünceli, yaşamındaki tüm zorluklarla gerçek bir yetişkin arkadaş, deneyimlerini iyimserlikle paylaşmaya hazır. Ben arkadaşlarımın hepsine karşı Mrs Weasley oluyor muyum? Onlar beni Michael Ende'nin Momo'suyla karışık bir Molly gibi görüyorlar mı? Tüm kalbimle umuyorum.
(Momo arkadaşlarını çok iyi dinleyen bir roman kahramanıymış -lunatic) Şimdilik bu kadar Harry Potter dünyası yeter. Potter ve Rowling ile ilgili içime doğan başka fikirler olduğunda, onları hemen sizinle paylaşacağım.
Alfonsina Ramirez Paulin, PhD, otuzlu yaşlarda bir Meksikalı ve National Autonomous University of Mexico'da (UNAM) öğretmenlik yaptıktan sonra ikinci bir kariyer olarak yazarlığa başladı.